30 Ağustos 2009 Pazar

Efsane Geri Döndü(Fenerbahçe 2-1 Manisaspor)

Evet, biz aslında bu sloganı Fenerbahçe, Galatasaray'ın 4 senelik saltanatına son verdiği zaman duymuştuk. Bu sloganı 8 yıl sonra kullanmamın sebebi şu, Fenerbahçe yine başabaş giden bir mücadelede yine doğaüstü güçlerin yardımıyla 2-1 galip geldi. Bana soracak olursanız maçın hakkı beraberlikti. Manisa kendini çok iyi analiz etmiş. Bu onlara rakibini de analiz etme fırsatını vermiş gibi gözüküyordu..Oyunda haldır huldur koşan Manisalı futbolcular görmeyi umarken, sahaya iyi yayılan ve Fenerbahçe yi bekleyen bir Manisa vardı sahada.. Arada bulduğu ataklarla(özellikle Kanadalı herif muhteşemdi) etkili olmaya çalıştı.. Fenerbahçe ise Alex in oyun zekası ile birşeyler yapmaya çabalıyordu... Defansif anlamda Gökhan Gönül ün yokluğunu aradı Fenerbahçe..Ofansta çok bir problem yaşamadı ama diğer maçlara nazaran az hücum organizasyonu yaptığını söylemek yanlış olmaz.. Üstüne bir de maç boyunca pek fazla varlık gösteremeyen Emre nin sorumsuzca yaptığı hareketin ardına gelen kırmızı kart Fenerlileri iyiden iyiye umutsuz ve telaşlı bir hale sokmuştu ki Alex onlara kıyamadı..attığı muhteşem pasla Güıza yı gol pozisyonuna soktu..Güıza geçen seneden farklı olarak Alex in bu asistini yemedi ve golünü attı. 1-0. Bu golden sonra oyundan kopmasını beklediğim Manisa disiplinli oyununu entersan bir biçimde sürdürdü ve hakettiği golü 86.dakikada Erhan ile buldu ve maça beraberliği getirdi . Asıl efsanenin dönüşü 87 hatta 90. dakikadan sonra başladı..Tam maç bitecek derken, yine çıktı sahneye eski fener. Hatırlıyorum da Fenerbahçe bu golleri en son 2004 lerde falan bulurdu-Luciano, Önder,Nobre ile falan- , tam 93.dakikada Manisa top çevirirken Ferhat Çökmüş o kritik top kaybını yaparak, süreci başlattı. Daha sonra Güıza nın ortasına iyi bir kafa vuruşu yapan Alex in topu direkten döndü ve orada bitiveren Semih altın bir vuruşla golünü attı. Maçın hakemi, hakikaten süper yönetim sergiledi verdiği hemen her sarı kart doğruydu, emre yi atmasının sebebi kameralara yansıyan ''ib.e'' küfüründen ötürü gibi gözükse de Emre bir şekil atılmayı becerecekti zaten...

Neyse sonuçta son dakikada gol atan fener geri döndü..Diğer bütün takımlara duyrulur!
Not: Bu Manisa düşmez!

29 Ağustos 2009 Cumartesi

United-Arsenal-Inter-Milan

2 güzel maç,ikisini de kaçırdık.Neyseki birine banttan yetiştik de bir fikrimiz oldu.Serie A yayın hakkı boş kaldı bu sene zaten,İtalya maçlarını izlemek için 10 takla atmak lazım.Gerçi skor herşeyi anlatıyor gibi.Öncelikle de Milan'ın içler acısı halini.Inter'i zorlamanın yakınından geçmezler.Roma ve Fiorentina'yla 3.cülük için kapışırlar bence.İnter'e gelince yenilerden ikisi atmış bugün golünü.Eto'o'dan da beklerdik ya,olmamış.Sneijder de çıkmış ilk maçına,10 numarasıyla.İbrahimovic'ten sonra büyük güç kaybettiler ama kadroları gayet iyi.Ligde rakipsizler,ama CL'de işleri zor.4-0luk skor moral dahil çok şey katacaktır takıma,Bari maçı sonrası da iyi gönül almış oldular taraftardan.


Banttan izleme fırsatı bulduğum United - Arsenal maçı için favorim Arsenal'di.Öne geçtiler ama 2-1 yenildiler.Yazık oldu,kolay kaybedilen bir 3 puan.Wenger çok arar bunları.Her ne kadar 4.lüğün en büyük adayı olsalar da bu sene o kadar kolay lokma değiller.Lige beni şaşırtarak girdiler,şaşırtıp şampiyon da olabilirler.Ama Arsenal bu,hep iyi başlarlar zaten lige.Gerisi gelmez bir türlü.En azından son 3-4 senedir durum böyle.Bu maça da iyi başladılar.Gerisi gelmedi ama.İlk yarının mutlak hakimiydi Arsenal.Arshavin kalecinin de azıcık hatasıyla müthiş vurdu,güzel gol attı.Ama 2.yarı herşey mi tersine döner be arkadaş,United oynadı Arsenal seyretti.Gollerin 1i penaltı diğeri de Diaby'nin densizliği ama oyunu domine eden taraf Manchester'dı.Arsenal geri düşmenin moralsizliğine rağmen bastırdı ama Vidic çok iyiydi bugün.Sir gene 2 golde de sevinçten hopladı zıpladı.Arsenal'e de maçın sonunda sinirden deliye dönen Wenger'in görüntüleri kaldı...

5'i Bir Yerde


Şu anda belki de tarihin en iyi takımını izliyoruz.Bir sezonda alınabilecek bütün kupaları müzelerine götürdüler.Ve beş kupayı kazanırken herkese futbol budur dedirttiler.Gözlerimize muhteşem bir ziyafet çektik ve bu ziyafet daha da devam edecek gibi gözüküyor.
Dün Fransa'nın güney sahillerinde 5. kupaya uzandı Katalanlar.Maçı kısaca bir değerlendirirsek Barça oynadı,Shaktar izledi.Gerçi geçen sezon çoğu takımın yapamadığı(R.Madrid dahil)savunmayı yapıp 90 dakika gol yememeyi başardılar ama uzatmalarda artık dayanamadılar ve genç Pedro'nun golüne engel olamadılar.Skor tabelası 1-0'ı gösteriyordu ama maç sonu istatiklerinde Barça'nın ezici bir üstünlüğü vardı.
Barça bu maçta geçen sezonki başarılarını tekrardan gösterebileceğinin sinyalini verdi.Fakat bu karşılarında intikam almaya hazırlanan bir Real Madrid var.Bu sefer işleri geçen seneki kadar kolay olmayacaktır.

28 Ağustos 2009 Cuma

BJK 0 - 0 ANTEP


Yorum yapmayacağım bu maç hakkında.Zaten herkes neyin ne olduğunu görmüştür.

-Tabata transferinden ve gelinen noktadan sonra,tek bir dileğim var:Demirören'in gittiği gün Beşiktaşlılar için bayram ilan edilsin...-

UEFA Avrupa Ligi Grupları belli oldu...


A GRUBU/ Ajax-Anderlecht-Dinamo Zagreb-Poli Aek Timişoara
B GRUBU/ Valencia-Lille-Slavia Prag-Genoa
C GRUBU/ Hamburg-Celtic-Hapoel Tel Aviv-Rapid Wien
D GRUBU/ Sporting Lizbon-Herenveen-Hertha Berlin-Ventspils
E GRUBU/ AS Roma-Basel-Fulham-CSKA Sofia
F GRUBU/ Panathinaikos-GALATASARAY-Dinamo Buchuresti-Strum Graz
G GRUBU/ Villareal-Lazio-Levski Sofia-Salzburg
H GRUBU/ Steaua Buchuresti-FENERBAHÇE-Twente-Sheriff Tiraspol
I GRUBU/ Benfica-Everton-AEK Athens-BATE Borisov
J GRUBU/ Shakhtar Donetsk-Club Brugge-Partizan-Toulouse
K GRUBU/ PSV Eindhoven-FC Kobhenavn-Sparta Prag-CFR Cluj
L GRUBU/ Werder Bremen-Austria Wien-Athletic Bilbao-CD Nacional

Valla açıkçası kısa bir değerlendirme yapacak olursam, Galatasaray ve Fenerbahçe 1.torbanın en az puana sahip 3 takımından 2siyle eşleşti..Tabi bunlar yeterli değil, zira aynı kurada Everton 2. Fulham 3. ve Genoa 4.torbadaydı..Neyse bana kalırsa 1.torbadan gelebilecek en iyi 3-4 takımdan 2 si hakkaten bu takımlardı ve bize geldiler. İkincisi, 3. ve 4. torbadaki kabuslardan da kurtulduk. (Genoa,Toulouse,Hertha Berlin,Athletic Bilbao,Fulham gibi)
Bence en kolay 2 grupta yer alıyoruz ve bu avantajımızı bu gruplarda lider olarak değerlendirmeliyiz. Başarılar Fenerbahçe ve Galatasaray...

27 Ağustos 2009 Perşembe

City'nin intikamı


Manchester şehrinin her zaman ezilen ve küçümsenen takımı olmuştu City.Abisi Man Utd'nin gerek Premier League'de gerekse Şampiyonlar Ligi'nde yakaladığı başarılar ve yaptığı transferlerin gölgesinde kalmıştı.Ancak Mark Hughes'ın "Manchester City'nin girdiği yeni oluşuma uygun transferler yaptık."sözleri City'nin artık bu duruma son vermeye kararlı olduğunu gösteriyor.Arap sermayesinin cazibesine dayanamayıp geçen sene takımın satılmasına izin verildikten sonra yapılan Robinho , Benjani , Bellamy , Jo ve Wright-Phillips gibi sadece hücuma yönelik transferlerle istenen başarıya ulaşılamamıştı.2009 transfer döneminin başında da bu tutumu devam ettiren City Emmanuel Adebayor , Roque Santa Cruz ve Carlos Tevez transferlerini yaparken yine sadece hücümu düşünuyordu.

Ama sonra mucizevi bir şekilde Mark Hughes maça 11 tane forvetle çıkamayacağını anlamış olmalı ki daha mantıklı ve takımın hücum ve savunma dengesini sağlıyabilecek oyunculara yöneldiler ve defansa Kolo Toure , Joleon Lescott ve Sylvinho gibi tecrübeli oyuncularla takviyede bulundular.Ve bence en önemli parça olarak da orta sahaya Gareth Barry gibi lider özellikte olan İngiltere milli takımının da orta sahasında Lampard ve Gerrard'la birlikte görev yapan çok önemli bir oyuncuyu katarak takımın iskeletini gayet başarılı bir şekilde oluşturdular.Tabi geçen seneki kötü gidişatı engellemek için ocak ayında alınan Nigel De Jong ve Wayne Bridge de takım içi dengeler bakımından önemli oyuncular.

Bi de John Terry meselesi var tabi... Arsene Wenger gibi büyük bir futbol dehasının da dediği gibi "Eğer Manchester City'ninki kadar param olsaydı hiç düşünmeden John Terry'i alırdım."City de öyle yapmaya çalıştı aslında ama Terry,City'nin yapığı haftalık 250.000 sterlinlik ücreti geri çevirdi.Burdan da Chelsea'ye ne kadar bağlı olduğunu anlıyoruz sanırım...

City'nin takım yapısını oturtması için biraz daha zamana ihtiyacı olsa da Manchester şehrinin kırmızı tarafının da güç kaybettiğini kabul edersek bu sene Manchester derbilerinin daha eğlenceli geçeceği ve tüm dünyada merakla bekleneceği de bir gerçek.Nolursa olsun City , United'ın gölgesinde geçen yılların intikamını almaya hiç bu kadar yakın olmamıştı...

CL 09-10


Kura Monaco'da çekildi,biz de D-Smart bulamayınca binbir güçlükle internetten takip ettik.Bana sorarsanız çok güzel ve anlamlı gruplar çıktı ortaya.Tabi ilk akla gelen Kaka'nın Madrid formasıyla San Siro'da boy göstermesi.Eto'o - İbra kapışmasını da unutmamak lazım.

Temsilcimiz Beşiktaş'a gelince,çektiği kura daha iyi de olabilirdi daha kötü de.Bir İngiliz takımı çekmek her zaman çekebileceğin en kötü takımı çekmektir.MANU güç kaybetse de hala çok iyi takım.Başlarında efsane bir adam var.İlk torbadan Sevilla-Milan-Bayern üçlüsünden birini umuyorduk ya,olmadı.Ama 2.torbadan gelebilecek en iyi takımlardan biri geldi.CSKA Beşiktaş'ın yenemeyeceği takım değil.4.torbaya gelindiğinde ise tam bir şok yaşadık.Torbalar kabaca belli olduğundan beri her fırsatta söylüyordum sağıma soluma.Wolfsburg gelmesin diye.Şans ya bu gidip onu çektiler.4'ten gelebilecek tek adam gibi takımı.Çok zora soktu bu BJK'nin şansını.BJK şimdiki futboluyla hiçbişey yapamaz da ben toparlanacakları düşünüyorum.Biraz şansla 2. ve 3. olabilirler.Ama iyi bi toparlanmaları lazım.Yoksa tıpış tıpış dönerler lige.

G grubu da direk göze çarpıyor.Bana sorarsanız Avrupa Ligi kalitesinde bir grup bu.Arsenal'in bulunduğu grup da Beşiktaş için iyi bir grup olabilirdi.C,E ve F grupları ise zevkle izlenir.Hasret kalmıştık adam gibi Avrupa maçlarına ki 14-15 Eylül tarihlerinde ilk maçlar oynanacak.Beşiktaş da İnönü'de MANU maçıyla başlayacak.

Hollandalılar Yolcu


Dün Sneijder bitmişti bugün de Robben bitti basına göre.Real Madrid'de artıklar yavaş yavaş atılıyor.Gerçi bu söylediğim iki adam nası artık statüsüne konur anlamak mümkün değil.Ettiğin zararı bir yana bırak,bunlar mevkilerinde sayılı futbolcular zaten.Hangi mentaliteyle takım ararsınki bu adamlara.Hayret!!

Sneijder 15'e gitti İnter'e,pek bi hayırlı oldu İnter için.Mourinho'nun sevdiği tipte oyunculardan.Yeteneği ortada,yaptıkları da ortada.O yüzden Real'i anlamak mümkün değil,11 oynatmasan da bırak rotasyon olsun.


Aynıları Robben için de geçerli.25 milyon yazılıyor.Ama daha kesin bir şey yok.Robben'in Bayern'e gitmesi Ribery'nin önünü açar.Ve eğer daha önce yazılan 60-70-80 gibi rakamlardan birine giderse Fransız,Bayern yüzyılın karını yapar.Bence Ribery kadar büyütülen başka bi futbolcu yok.Robben daha iyi ondan.Bu dediklerim gerçekleşirse de Perez benim gözümde en büyük enayidir.

Tuncay



Merakla beklenen milli futbolcu Tuncay'ın akıbeti belli oldu.İngiltere'de bu sene küme düşmeye aday takımlardan biriyle;Stoke City'le az evvel 3 yıllık sözleşme imzaladı Tuncay.

Kariyerinin başlangıcından sonuna doğru şöyle bir göz gezdirilse anlaşılır Tuncay'ın hırsı.Sürekli daha iyisini yapmak hep daha iyi yerlere gelmek istemiştir.Para önemli değildir onun için çoğu zaman.Çokça da eleştirildi orada burada.Ama Tuncay'ı Tuncay yapan hırsıdır,o herkes bitmişken herkesi gaza getiren yüz ifadesidir.Sahada zaten hırsıyla ön plana çıkan bir oyuncu.O hırsıyla bugün bulunduğu konuma geldi.Diyeceksiniz madem o kadar hırslı,neden Türkiye şampiyonundan İngiltere'nin orta düzey takımına gidip 2 sene sonra küme düştü?Tuncay da hayıflanıyordur şimdi sanırsam.Ama bir geçiş basamağı olabilirdi Boro onun için,ama olmadı,şansı tutmadı Tuncay'ın.Fenerliler çok kızmışlardı Tuncay'a o zaman,bugün de "oh olsun" diyorlardır muhtemelen.

Boro'da maç başına 70000 sterlin alıyordu Tuncay.Stoke'da ne kadar alacak belli değil ama yanından geçer mi bu meblağnın bilemem.Para için herkesin herkesi yediği bir ortamda ilginç ve bence takdir edilesi bir tercih Tuncay'dan.Tabi gittiği takım Liverpool falan olsaydı.

Bugüne dönersek,3 yıllık bir imza atıldı.Ama sanırım kimse inanmıyordur Tuncay'ın orada 3 sene kalacağına.Zaten bana sorarsanız Stoke'un Premier Lig'deki ömrü o kadar olmaz.Tuncay da biliyordur bunları.Şimdi canını dişine takıp işini yapacak daha sonra da teklif bekleyecek daha doğrusu umacak.Büyük kumar oynadı,yaşı da ilerliyor umarız orta düzey takımlardan kurtulur bir an önce.

Yurtdışı olsun çamurdan olsun dedi Tuncay ve Fener'i bir kez daha reddetti.En azından bize gelen haberler bunlar.Aziz Yıldırım'ın o bonservisi verip de Tuncay'ı alması beklenemezdi zaten.Kiralama yoluna gidilmişti, o da olmadı,Tuncay Bey ille de yurtdışı dedi.Şimdi istediğine kavuştu.Dünya'nın en iyi liginde forma giyecek gene.Ama küme düşmeye adaylar.Bu önümüzdeki sene yapacağını yapması lazım,yoksa seneye bu zamanlar gene aynı Tuncay muhabbetini yapıyor oluruz.

Yallah cinler yallah kışkış cinler kışkış...


West Ham United ın üzerinde 2 haftadır kara bulutlar dolaşıyor adeta.. Önce defans oyuncuları Davenport'un evi soyulmuş ve kendisi de bu olay esnasındaki bir anda bacağına aldığı bir bıçak darbesiyle futbol hayatını bitirme tahlikesiyle karşı karşıya kaldı.. Daha sonra Milwall ile yaptıkları Carling Cup maçında iki takım taraftarı arasında yaşanan arbedede 5 West Ham taraftarı yaralandı ve çok sayıda göz altı vakasıyla karakola götürülen taraftarlar ömür boyu maçlardan men ve çeşitli para cezalarına çarptırıldı. Son olarak da yine takımın başarılı oyuncularından Jack Collison un babası Ian Collison oğlunun maçını izlemek için motorsikletiyle stada gelirken kaza geçirdi ve hayatını kaybetti...
West Ham da var bir olaylar ama hadi hayırlısı...

Sabah Sabah

Biz güne başlarken iki önemli gelişme yaşandı spor camiasında.



İlki Delgado'nun sözleşmesinin Ocak ayına kadar dondurulması.Babası daha iki gün önce çıkıp pürüzlerde anlaşamadık gibisinden beyanlarda bulunmuştu.Ayrıntılar gelmedi daha zaten,nasıl bir ödeme planı izlenecek merak konusu.Yerine bir yabancı transferi bekliyor artık herkes.Dün gece saatlerinde dedikodular tavan yapmıştı Tabata hakkında.Ama Antep başkanı İbrahim Kızıl görüşme dahi olmadığını belirtip yalanlamış bu haberleri.Gene de bu saatten sonra başka kimi alabilirler diye düşünüyoruz.Ve tabi Tabata'nın bu Beşiktaş'ın ihtiyacı olan (!) 10.5 numara olduğu konusunda da ciddi şüphelerimiz var.Kiralama yoluna gidilmesi muhtemel yoksa sezon arasında Delgado döndüğünde bir yabancıyla yollar saçma bir şekilde ayrılacak.Tam Demirören işi olmuş gene.



Bir diğer gelişme de Seyrantepe'de yaşandı.Artık Seyrantepe deyince akla Galatasaray değil iptal olan ihaleler gelmeye başlamıştı.Ve akla gelen gene başa geldi,ihale 4.kez iptal edildi.Hemen nolacak şimdi demeyin.Bana sorarsanız hayırlı oldu.TOKİ yapacak şimdi ihaleyi.TOKİ'nin birçok yarım kalan projesi var gerçi ama Seyrantepe'nin onlardan biri olacağını hiç sanmıyorum.Zaten başkan dahil Galatasaray camiasının da isteği bu yöndeydi,istedikleri oldu.Biz futbolseverler de umuyoruz ki,bu spor kompleksi resimde görülen seviyeye ulaşır,ülkemize yararlı olur.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Ayıptır !!

Burası Diyarbakır...





Burası İngiltere...







- Futbolun beşiğine de bakın hele... -

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Gençler 0 - 0 BJK


3. haftanın açılış maçında karşı karşıya geldi 2takım.Biri 2 maçtada berabere kalmış bir takım,diğeri de 2 maçta 2 puan bırakmış bir son şampiyondu.Beşiktaş'ın 2 haftadır gol yollarında aşırı zorlanması,Gençler'in de ilk iki haftadaki beraberlikle maçtan önce maçın nasıl olacağıyla ilgili bir tüyo veriyordu bize.Öyle de oldu.

Maça Gençler daha organize başladı.Kahe hariç bütün takım savunma yapıyor,olası bir kontratakta ise sağdan Burhan soldan Mustafa Pektemek süratle çıkıp tehlike yaratmaya çalışıyordu.Thomas Doll'un bu taktiği ilk yarıda hücum olarak çok bişey vermese de defans anlamında işe yaradı.Kapalı savunma net bi pozisyon vermedi Beşiktaş'a.

Beşiktaş ise 10. dakikadan itibaren kontrolü alsa da çok zorlandı ilk yarı.Zaten gol atamıyorlardı buna bir de iyi ve organize bir savunma eklenince dolanıp durdular sahada.Gene çok pas hatası yaptılar.İkinci yarıda da bu değişmedi,hatta bi aralar Gençler çok tehlikeli kontrataklar yaptı.Ama golü bulamadılar onlar da.Ve maç golsüz sonuçlandı.Beşiktaş'ın kapalı savunmalar karşısında elinin kolunun bağlı kalacağını gösterdi bu maç bize.Ve böyle oynamaya devam ederse şampiyonluk yarışından uzak kalacağını da.

Bireysel performanslara değinirsek,Nihat gene hayal kırıklığıydı.Bir an önce kendini göstermek istiyor,panik yapıyor ve saçmalıyor.Holosko da kalabalık savunma karşısında etkisiz kaldı.Ernst gene iyi mücadele etti,Fink pek yok gibiydi.Bana sorarsanız Tello da bu takımın 10.5'a değil 9'a ihtiyacı var diye bas bas bağırdı.İbrahim Üzülmez gene elinden geleni yaptı,kendini paraladı.Defansta Sivok kendinde değil gibiydi ama Ferrari kritik bir kaç müdahele yaptı.Ancak Beşiktaş'ta oynamaya kalitesi yetmeyecek oyuncular var takımda.Uğur İnceman,Erhan Güven bunlara örnek.Çok yetersiz kaldılar.Bunları benim gibi futbolla alakası haftasonları maç izlemek ve FM-PES oynamaktan ibaret olan biri rahatlıkla görebilirken Mustafa Hoca'nın görmemesine ihtimal vermiyorum.Bu yüzden tercihlerini anlamıyorum.

Sonuç olarak 2 puan daha kaybetti Beşiktaş.Gençler de bence daha çok beraberlik görür.Bu iki takımda bu sene iddaada alt takımı olurlar gibi.Gidişat onu gösteriyor.

- 2. yarı oyuna giren Rıdvan Şimşek Erhan'dan daha yararlı işler yaptı.Ekrem ve Toraman'ın yokluğunda daha iyi bir alternatif olabilir bana sorarsanız... -

Abdul Kader Keita no2


Blogumuzun ilk günlerinde transferi şöyle bir kendimce yorumlamıştım.Kabaca iki ihtimal belirlemiştim Keita'nın geleceği için.İlki futbolunu oynayıp Galatasaray'a yararlı olması,diğeri de sorunlu çocuk olaylarına girmesiydi.Ama ikincisine pek ihtimal vermemiş,Keita'nın Rijkaard ve Galatasaray için doğru bir transfer olduğunu yazmıştım.Şuana kadar da ilk ihtimal fazlasıyla gerçekleşti ve Keita şimdiden taraftarın sevgilisi haline geldi.Biçilmiş kaftan demiştik 4-3-3 için.Öyle de oldu,adamın top resmen ayağına yapışıyor.Topu almak için ya çok kaliteli bi adam olacaksınız ya da faul yapacaksınız.Adam hiçbirşey yapmasa korner yaptırıyor(!).Golünü atıyor,pasını veriyor,adama çarptırıyor,gene gol atıyor falan filan.Beklentileri fazlasıyla karşıladı Keita.Bu sene Galatasaray'ın en büyük silahı olacağını gösterdi bence.Baros ile de giderek daha iyi bir ikili olacaklardır diye düşünüyorum.Arda zaten gene işini yapıyor.Kewell yedek kalacak olmasına rağmen büyük güç olacak gibi.Daha Elano da gelecek bakalım...

-Bu arada Keita gol attığında konuya uygun olarak staddan çalınan Rachid Taha'nın "Abdel Kader" adlı şarkı için de katkısı ve emeği geçen herkesi kutluyorum gerçekten... -

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Çocuklar Duymasın!


Boca-River, bu derbi otoritelerce dünyanın 1 numaralı derbisi... Kökeninde işçi sınıfı ile zengin sınıfının çarpışması yatar...Bu rekabet 100 yılı aşkın süredir devam etmekte..Üstelik bizimkilerin dediği gibi ezeli rakip ebedi dost kavramı yok aralarında onlar sadece ve sadece ezeli rakipler olarak birbirlerini tanırlar.. Bu tavırlarının yansımlaraını gerek maçlarda gerek maç sonrası olaylarda her iki takım taraftarlarınca meydana getirilen olaylar gözler önüne seriyor.. Özellikle benim unutamadığım ve bu derbiye damgasını vuran bir olay var ki anlatmadan geçemeyeceğim..Sanırım 95-96 sezonuydu.. River uzun süredir Boca ya içerde ve dışarda üstünlük kuramıyor..ve o günkü maça deplasmanda favori çıkan Boca maça oldukça etkili başlıyor fakat El Monumental de maç içinde eline geçen fırsatları değerlendiren taraf River oluyor ve maçı 2-0 kazanıyor.. Esas olay ise maç sonu patlak veriyor.. Maçı 2-0 kaybeden sinirli Boca taraftarı River lı 2 taraftarı bıçaklayarak öldürür. Ve El Monumental'in soğuk duvarlarına o iki taraftarın kanıyla sesleniyor: ''Tavuklar, işte şimdi maç 2-2 oldu.'' Neyse manyaklık derecesini burdan anlayabileceğimiz bu derbiyi kaleme almamın sebebi biraz farklı. Arjantin de profesyonel olarak sürdürülen 15 yaş altı kulüpler liginde Boca ile River yine karşı karşıya geldi.. Boca’nın 2-1 üstünlüğü ile devam eden karşılaşmada River lehine verilen penaltı sonrası ev sahibi, karara tepki gösterdi.. Ve oyuncular bir anda birbirleriyle kavga etmeye başladı. Tekmelerin konuştuğu mücadele, 2-2’lik sonuçla tamamlandı...

14 Ağustos 2009 Cuma

Lugano Meselesi

Yukarıda gördüğünüz kare geçen sene ligin son 5 6 maçından birinde çekilmiş bir fotoğraf. Fenerbahçe taraftarı Diego Lugano için bir pankart hazırlamış. Üzerinde Lugano'nun bir dizi özelliğini sıralamışlar: yetenek, gurur, teknik, hırs... Baş harflerini birleştirince "Tota" yani Sao Paolo taraftarının ona taktığı ad çıkıyor ortaya. Sağ taraftaki ünlemle biten cümle ise "Bizimle kal!" diye bağırıyor. Evet geçen sene o vakitlerde Lugano'nun ayrılması gündeme geldikten sonra neredeyse tüm Fenerbahçeliler aynu görüşü paylaşıyordu. Ancak transfer sezonu açıldı açılalı, Lugano uzaklara uçtu, kendine yeni bir takım bulmaya. Hem de daha az para alacağı, Avrupa kupakarında boy gösteremeyen bir takım belki de. Tek avantajı ise, gideceği ligin futbol kalitesinin daha üst seviyede olması(tabi İtalya Serie a'dan bahsediyorum).
Bu gelişmeler Fenerbahçe taraftarını Lugano'dan soğutmaya yetti de arttı bile. Düşünsenize bütün sezon en çok güvendiğin adam, sezonun bitimiyle birlikte ipleri koparıyor, bundan daha da kötüsü, o kadar sevildiği eski takımına "nası olsa yerim hazır bir yere kapak atamazsam döner kral gibi oynarım, Raul Albiol'le de aynı parayı alırım" diye bakıyor. Bu noktada yönetimin tutumu çok önemli. Lugano'nun bedavaya kaçırılması büyük bir kayıp ancak; Lugano'yu takımda tutarak da belli ölçüde taviz verilmiş olacak. Neyse bugün yarın açıklanacak son durumu. Lazio'ya daha yakın duruyor an itibariyle Lugano. Fenerbahçe'nin alternatifi ise Luisao'ymuş diyolar. Bir kaç milyoncuk daha boş yere gider bu transfer olursa. Tamam adam milli takımda oynuyor falan da, Brezilya savunması bu sonuçta Edu bile oynadı orada.

Landon Donovan


Meksika da başlayıp dünyayı kasıp kavuran tıptaki adı H1N1 virüsü, ''Domuz Gribi'' vakasından sporcular da nasibini alıyor.. Son olarak Türkiye Milli Basketbol Takımımızın da içinde bulunduğu Londra daki turnuvada Portekiz'li 2 basketbolcuda rastlanan Domuz Gribi, Amerika Birleşik Devletleri'nin şüphesiz en başarılı ve en ünlü futbolcusu Landon Donovan'ı etkisi altına almış..
Madagaskar Drogbası olarak kendisine acil şiflar diliyoruz...

Sercan Galatasaray'a mı?


Valla bugün okuduğum üç gazetede de manşet aynı olunca şaşırdım sonra biraz da internet sitelerinde takıldım.. Aynı cümleleler aynı demeçler yer alıyordu haberlerde. Haldun Üstünel gitmiş Bursa'ya Sercan'ın aynı zamanda menajeri olan babasıyla bir yemek yemiş ve şartlar konuşulmuş. Bursalı yöneticilerle henüz bir münasebet olmamış. Aklım üç şey geldi:
1- Haldun Üstünel'e karşı bir sürü gol yiyen medyanın, kalkınma çabaları çerçevesinde böyle bir tutum sergilemiş olmaları..
2-Haldun Üstünel'in international transferlerdeki başarılarını burada gösteremediğini,
3- Sıkıştır canım..ama hepsi mi sallayacak..belki de gelir...

Biraz analiz yaptıktan sonra şu kanıya vardım ki galiba bu sefer Haldun Üstünel bu sefer kontrataktan golü yedi...Sercan'ı almaya yaklaşsa bile bu haber onun değerinde oynamalara sebebiyet verecektir. Bence Sercan için gelebilecek en iyi teklif Galatasaray dan gelecektir. Zira paranın yanında takas oyuncuları avantajı olan Galatasaray, bunları çok iyi bir şekilde kullanabilir. Baktığımızda bu yönde kullanılabilecek oyuncular; Mehmet Güven,Aykut Erçetin, Volkan Yaman, Yaser Yıldız. Bakmayın bunların Galatasaray kadrosunda sırıttıklarına ve formsuzluklarına bu kadro Anadolu'daki bir takıma ilaç gibi gelir. Yetenekleri sınırlı da olsa, bulundukları kurumun Galatasaray gibi köklü ve başarılı bir kulüp olması Anadolu daki mücadelede onların en büyük yardımcısı olacaktır.

13 Ağustos 2009 Perşembe

Adana Demirspor Kulübü VS Livorno A.S. Calcio




Öncelikle, böyle bir başlık atma sebebim aslında gayet basit. 6 Eylül tarihinde Adana 5 Ocak Stadı'nda bu iki takım bir hazırlık maçında karşı karşıya gelecek. Aslına bakılırsa, bu maça tepkiler: ''Oha ne alaka'' şeklinde olsa da aslında bu karşılaşmanın oynanmasının altında yatan gerçeği gözler önüne sermek istiyorum..
Adana Demirspor 2.Dünya savaşı sırasında silah altında bulunan askerlerin dışındaki gençleri savaşa hazırlama amacıyla çıkartılan Sivil Savunma Mükellefiyeti adı altındaki kanunla, kamu ve özel sektörde 500 kişiden fazla eleman çalıştıran kuruluşların bir spor kulübü kurmaları mecburiyeti neticesinde 1938 yılında TCDD 6.İşletme Bölge Müdürlüğü bünyesi içerisinde başta futbol olmak üzere yüzme, sutopu, bisiklet ve güreş dallarında faaliyete başlamıştır. Bu yönüyle de anlaşılacağı üzere işçilerin sesi ve dolayısıyla sol görüşlü bir şekilde meydana gelen bu spor kulübünün Livorno nun dikkatini çekmesi hiç te zor olmadı.
zira Livorno ya baktığımızda İtalyanların en karakterli takımı olarak gösterilebilir. Livorno dendiğinde şu sıralar akla ilk gelen isim şühesiz Cristiano Lucarelli. Lucarelli de gerek verdiği röportajlar gerekse maç sonrası görüşlerinde, takımın ve kendisinin siyasi görüşünü vurgulamış -bu doğrultuda sağ görüşlü faşist Lazio ya sürekli kaymış.- ve bu konuda diğer İtalyan kulüplerinin çok üstünde olduğunu söylemiştir. Livorno da kuruluş olarak işçi kökenli bir kulüp olduğu ve bunun devamlılığını günümüze dek sürdürdüğü için bence de diğer kulüplerden karakter yönüyle ayrılıyor. Onların bu görüşü doğrultusunda, Türkiye deki kardeş takımları Adana demirspor du ve hiç üşenmeden, çekinmeden onlara bir teklif yaparak bu maçın yapılması için uğraştılar..
Valla futbola siyastein bu denli karışmış olması iyi mi kötü mü orasını bilemem ama görüşünü bu denli savunabilen bir takımın varlığı beni mutlu ediyor...
..bu arada bu haber için semih abi ye teşekkürler..

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Dani Jarque'nin Ardından

Aslında maç için fazla söylenecek birşey yok. Basit bir elektrik kesintisi sorunu 42 dakika boyunca aşılamadı. 3 devrelik maçı Fenerbahçe çok zorlanmadan 2 golle aldı. Gerçi 2. golü maçın sonlarında buldu ama bana sorarsanız 89da yese, 90da atar bu maçı yine de kazanırdı sarı kanaryalar. Denizli Volkanço'yu birazcık tehdit etseydi, Alex'le Santos son vuruşlarda daha ciddi olurlardı kesinlikle.
Dün akşamın asıl önemli olayı ise Fenerbahçe'li oyuncuların maça siyah bantla çıkmış olmalarıydı. Bunun nedeni Espanyol'un kaptanı, Dani Güiza'nın yakın arkadaşı Dani Jarque'nin ölümüydü. Güiza haricindeki oyuncular gollerde çılgınca sevinse de, o gollerini ellerini yukarı kaldırarak arkadaşına armağan etti.
Jarque'ye gelirsek... Tüm spor severler gibi ben de çok üzüldüm ölümüne. Açıkça söyleyeyim kendisini pek izleme şansım olmadı, ancak Espanyol FM'de bi aralar favori takımım olduğu için Jarque'yi ordan tanıma imkanım oldu, kaptanımdı. O zamanlar Alberto Lopo vardı yanında bi de kenarlarda Riera ile Zabaleta geri dörtlünün 2si Ada'da şu anda. Diğeri İspanya'da kaldı. Jarque ise sonsuzluğa kavuştu. Toprağı bol olsun...

9 Ağustos 2009 Pazar

Üzülmez Müjdeyi Verdi !!

Annem bugün alışverişe çıkmıştı,tesadüfe bakın ki orada Beşiktaş'ın yıllardır koşup da bir orta yapamayan eski kaptanını görmüş.Annem tabi İnönü numaralının müdavimlerinden olunca ufak bir sohbet imkanı oluşmuş.İzni değerlendirip ailesiyle beraber alışverişe çıkmış İbo.Anneme de müjdeyi vermiş : "Deco çarşamba Beşiktaş'a geliyor " demiş.

Annem de tabi Deco falan bilmez ama gelip bana anlatınca bu olayı herşey açıklığa kavuştu.Ne var ki yakın zamandaki gelişmeler Deco'nun gelmesinin imkansız olduğunu gösteriyor.Yabancı kontenjanı yok,o kadar para yok,Chelsea satmıyor.Daha bugün Manchester maçına çıktı.Artık İbo ya her duyduğuna inanıyor,ya da kafa bulmuş annemle.

Geçen sene de Nobre'yle karşılaşmıştı annem.20. hafta yani Beşiktaş'ın 4. 5. olduğu zamanlarda.Nobre'ye şampiyon olur muyuz sorusunu yöneltip,kesin oluruz cevabı almıştı.Mülayim kadındır annem.O yüzden az da olsa Deco'ya ihtimal bırakıyorum ben de.

Arda Turan vs. Niko Kranjcar






Bu iki futbolcunun ülkelerinin sayılı yetenekli futbolcusu olması dışında bir benzer özellikleri daha bulunuyor. İki oyuncu yüzünden de ülkelerinin ezeli takımları zamanında biribirine düştü. Tek fark ise Arda kulübünde kalmaya devam ederken Niko beklenilmedik bir biçimde kulübünü değiştirdi.
Şimdi biraz Niko Kranjcar dan bahsedeyim sizlere, Niko Kranjcar 13 Ağustos 1984 yılında Zagreb'de doğdu. Babası Zlatko Kranjcar ünlü bir Dinamo Zagreb oyuncusuydu..Onun da teşvikleriyle şehrinin kulübü olan Dinamo nun genç takımında futbol ile tanıştı. süper tekniği ve oyun zekasıyla oynadığı yaş grubu içerisinde oldukça sivrilen Niko Kranjcar, 17 yaşında A takım ile maça çıktı(2001) ve o sezon attığı gol ile Hırvatistan 1.Ligi'nde en genç gol atan oyuncu ünvanını aldı. O sırralar ligde ezeli rakip Hajduk Split fırtınası esiyordu.. Ha bu arada anlatmadan geçemeyeceğim Türkiye için Galatasaray-Fenerbahçe neyse Hırvatlar için de Hajduk-Dinamo odur. Bu derbiye kısaca göz attığımızda ise ortaya ilginç bir olay çıkıyor. Yugoslavya parçalanmadan önce bulundukları toprakların en güçlü iki takımın esas rakibi şimdiki Sırbistan sınırında bulunan Partizan ve Kızılyıldız ekipleriydi. Hatta 1990 yılında oynanan bir Dinamo-Partizan maçında olaylar çıkmış ve o dönemin politikasında Sırplardan yana tavır koyan Yugoslav hükümeti ve polisi, Hırvatlara saldıran Sırplara hiçbir müdahalede bulunmamış ve bunun sonucu gelişen çatışmada yaklaşık 40 Dinamo lu tarftar yaralanmıştı..Neyse işte 1991 den sonra parçalanan Yugoslavya nın Hırvatistan tarafının iki yakası Dalmaçya(Hajduk Split) ve Zagreb(Dinamo Zagreb) bu takımlara kaldı ve esas rekabet o zman başladı..Gerçekten de sayılı derbilerden olan Hajduk-Dinamo nun tarihine baktıktan sonra Niko nun hayatını bununla ilişkilendirmeye başlıyorum..
En son dediğim gibi 2003 ve 2004 te lige ambargo koyan Hajduk un yanında Hırvatistan Kupasını alarak ayakta durmaya çalışan Niko nun ekibi Dinamo Zagreb'i esas yıkan olay ise 2004 teki şampiyonluktan sonra gelişen olaylar olacaktı.. O dönemde Luka Modric ile Hırvatistan ın altın çocuğu olan Niko Kranjcar'ın hayatı bir günde değişecekti.. Zira yönetimle sorunlar yaşayan futbolcu, yönetime resti çeker ve hayatının kararına imza atıp Hajduk Split yöneticileriyle görüşmeye başlar. Görüşmeler fazla uzun sürmez ve Dinamo nun altın çocuğu Dalmaçya kıyılarına, Split şehrine gider. İşte bu olay Zagreb e o sene şampiyonluğun kaçmasından daha fazla koyar. Taraftar isyandadır, Hajduk taraftarı ise şaşkınlı içerisinde Dinamo nun en önemli oyuncusunu transfer etmenin mutluluğu içerisindedir. Hemen 10 numaralı formayla basına ve taraftarın önüne çıkarılan 20 yaşındaki genç yetenek artık Dinamo için bir Emre Belözoğlu'ndan(Galatasaraylı gözüyle), Haim Revivo (Fenerli gözüyle) dan daha ötesidir..
Hajduk Split te top koşturan Niko Kranjcar yetenğinden en ufak bir şey kaybetmemiş, takır takır topunu oynamaktadır fakat Luka Modirc önderliğindeki Dinamo ortalığın tozunu atmaktadır.. Neyse sene oldu 2006 ve Dünya Kupası zamanı, kadroda bizim Niko Kranjcar da vardır elbette.Orada koyduğu performansla Avrup kulüplerinin gözdesi haline gelen Niko ya ilk teklifler aslında beklentilerin aksine Celta Vigo ve Rennes den gelir. Bunların tekliflerini düşük bulan Hajduk Split yönetimi tam bir kumar oynamıştır ve 15 gün sonra gelen 5.2 milyon€ luk Portsmouth tan gelen bonservis bedeliyle bu oyunu kazanmıştır. Tabii aynı zaman da yetenekli oyuncu için de Premier League'de top koşturmak ayrı bir onurdur...
Kaldığı iki senede yalnızca 1 tane Hırvatistan Kupası nı kaldıran Niko Kranjcar, adını şu anda anımsayamadıpım fakat Hajduk Split in sembol oyuncusu olarak kabul edilen ve maçlarda amigo olarak yer alan eski futbolcu yaptığı açıklamada: Onun bize gelmesi bize inanılmaz bir haz yaşattı bunu inkar etmek mümkün değil, Dinamo taraftarlarını da üzmesi cabası ancak o, her zman bir Dinamo futbolcusu olarak kalacaktır bunun bilincindeyiz diyerek, Hajduk taraftarının genel kanısını ortay koymuş.



Eveet şimdi de Arda ya baktığımızda ise bu sene başı şakayla karışık Aziz Yıldırm dan 15 milyon€ luk bir teklif alan Arda Turan, gerek basında gerekse oynadığı reklam filmlerinde sürekli olarak Galatasaraylılığından ve fenere gitmeyeceğinden bahsediyor. Elbette ki fenerli ve cimbomlunun görüşleri de onun gitmeyeceği yönünde.. Aralık 2004 te Hajduk lu ve Dinamo Zagreb li tarftarlara da Niko hakkında bu soruyu sorsaydınız aynı yanıtı alırdınız...
Bir bakıma onun yaşadığı bu olaylar bize yol göstersin.. Arda nın Fenerbahçe transferi gerçekleşirse olabilecek en iyi senaryo Niko Kranjcar daki senaryodur.
bilgilerinize...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Rekor!!!

50 bin 675 kombine.Evet,Dortmund taraftarı,bu sezon için 50 bin 675 kombine satın aldı.Hatta bu sayı daha çok olabilecekken yönetim,sezonluk bilet satışını diğer taraftarlar için durdurdu.Vallahi Bravo!

İBB 1 - 1 BJK


Lige beraberlikle başladı Beşiktaş.Çok kısaca değinmem gerekirse, Fink-Ernst ikilisini başarılı buldum.Defansta orta ikili fena değil gün geçtikçe daha iyi olurlar,bekler yetersiz.Özellikle Erhan.Toraman'la Ekrem bir an önce iyileşse iyi olacak.Yusuf ve Tello takımın beyinleri,2. yarı Yusuf olmadan Tello da yetersiz kaldı.Nihat hazır değil,Bobo gene kötü oynuyor,Nobre ve Holosko da bugün çok cömertlik yaptılar.Beklediğim gibi bir oyun ortaya koydu Beşiktaş.Bu demek değilki iyi oynadılar.Geçen seneki futbol yoktu.Ama tabi daha ilk maç,az hazırlık maçı yapan bir takım,birbirlerine alışmaları lazım daha.Bugün beğenmedik Bjk'yi,yetersiz bir futbol ortaya koydular.Kanatlardaki uyumsuzluk pas hatalarına yol açtı ve bu da kötü futbolun zeminini hazırladı.

Belediye bu sene çıkış beklediğim takımlardan.İbrahim Akın hep olduğu gibi eski takımına karşı çok iyi oynadı.Bu kadar kin neden anlamıyorum.Bu çocuğa çok sabretti Beşiktaş.Tum pek yoktu ortalarda,Sylla iyiydi.Gollerin ikisi de gayet güzeldi,hele Fink'in attığının ayrı bir anlamı vardı.Ama kazanamadı BJK gazeteleri de "Fink atarak kazandı" başlığından mahrum bıraktı.Ama bizim gazeteler yaratıcıdır,yaparlar bişeyler.

Olimpiyat Stadı'na nefretimi kusarak bitirmek istiyorum.İBB'nin amacı ne anlamıyorum.Maçları İnönü'de yada Kadıköy'de oynasalar hem giden daha çok olur,hem futbolcular da havaya girer.Taraftarları da yokki.En azından rakip takımın taraftarlarından daha çok para kazanırlar.Hem de Daum'un deyimiyle bu tür iğrenç maçlar oynanmaz.Gerçi bugün çok sayıda BJK taraftarı vardı ama onların da ne dediği anlaşılmadı yankıdan.Çok sayıda derken stadın dörtte biri anca dolmuştu.Bırakın artık bu stadı,maç yapılmıyor burada.

- Bu arada hakemlerin formaları da çok hoşuma gitti,bir Serie A havası yaratılmış ligde. -

Trabzon'a Fransız Rakip


Trabzonspor'un rakibi olabilecek takımları ilk gördüğümde Lazio ile birlikte istemediğim takımlardan biriydi Toulouse.Sonuçta iyi bir Fransız takımı ve aynı torbadaki Basel ve Partizan ile karşılaştırıldığında daha ağır basan bir takım.

Toulouse geçen sezon Ligue 1'de 4.olarak UEFA Avrupa Ligi'ne play-off turundan katıldı.Geçen sezon çok iyi işler başardılar;iyi ve oturmuş bir takım olduklarını gösterdiler.Lyon ve Marsilya gibi büyük takımların başına bela oldular.Hatta Marsilya'yı şampiyonluktan ettiler belki de.Bu sezonda o kadroyu korudular.Geçen sezonun gol kralı Gignac,Mansare ve N'Diaye'yi hala kadrolarında bulunduruyorlar.Bu normalde yaptıkları bir şey değil aslında.Her sezon kadrolarındaki iyi oyuncuları satıp,iyi para kazanıp daha sonraki sezon da bocalarlardı ama bu sezon o geleneğe bir ara verdiler.

Trabzonspor'a gelince.İşleri zor ama Sivasspor'la kıyaslanınca o kadar da değil.Hazırlık sezonunun belki de en iyi takımıydı Trabzonspor.Hugo Broos'la birşeylerin değişeceği belli.Geçen sene kurdukları kadrobu sene daha oturmuş ve daha organize.Ve o kadroya geçen sezon arasında Alanzinho'yu ve iki gün önce de uzun süredir uğraştıkları Drago Gabriç'i eklediler.

Broos,Toulouse hakkında şunları söylemiş aynen aktarıyorum:“Fransız takımları teknik kapasitesi yüksek ve çok iyi organize olmuş ekiplerdir. Bu nedenle iyi analiz edilmeleri gerekir. Çekilen kura sonrasında karşımızda kötü diyemeyeceğimiz bir takım var. Ama biz üst düzey futbolumuzu sergileyip futbolun gereklerini yerine getirebilirsek rakibimizi eleyebiliriz. Şuanda dezavantajımız ilk maçı kendi sahamızda oynayacak olmamız. Eğer gol yemeden en az iki farklı galibiyet elde edebilirsek tur için avantajlı bir sonuç elde etmiş oluruz”.

Gayet iyi bir açıklamada bulunmuş.En azından bazıları gibi atıp tutmamış.Bence Trabzonspor çok basit hatalar yapıp kendi futbolunu sergilerse Toulouse geçer.Gerçi Toulouse'un şu anki durumunu da çok iyi bilmiyoruz ama neyse...

Bir de Bülent Uygun sözlerini bir tart;öyle konuş lütfen.Ya da sadece içinden düşün orada kalsın.Sonra olan Sivasspor'a oluyor.

Levadia Talinn'i tanıyalım...


Galatasaray ın eşelşebileceği en kolay rakipti belki de Estonya temsilcisi..Zira diğerleri futbol ekolü Estonya ya göre bir hayli gelişmiş olan Hollanda, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Rus temsilcileriydi(NAC Breda, Lech Poznan, FK Teplice, Amkar Perm).
Şimdi bira Levadia takımından bahsedelim...
Galatasaray’ın UEFA Avrupa Ligi play-off turundaki rakibi FC Levadia Tallinn, Estonya’nın Talin şehrinin takımı.
Bu sezon Avrupa kupalarına lig şampiyonu olarak, Şampiyonlar Ligi’nden katılan Estonya temsilcisi, ikinci ön eleme turunda Polonya ekibi Wisla Krakow’la deplasmanda 1-1 berabere kalmış, kendi sahasında ise rakibini 1-0 mağlup ederek, 3. ön eleme turuna yükselmişti. 3. ön eleme turunda ise Macaristan ekibi Debrecen’e her iki maçta da 1-0 mağlup olan FC Levadia Tallinn, Avrupa kupalarına UEFA play-off turundan devam ediyor.
1998 yılında FC Levadia Maardu adıyla kurulan kulüp, bir sene sonra FC Levadia Tallinn adını aldı. Ülkesinin en başarılı futbol takımı olan ekip, yeşil-beyaz renklere sahip… Son üç sezonun Estonya Şampiyonu olan FC Levadia Tallinn, kendi liginde toplamda 6 kez mutlu sona ulaştı. Geçen sezon ise ligi sansasyonel bir şekilde 103 gol atarak tamamlayan FC Levadia ayrıca 6 kez Estonya Kupası ve üç kez de Estonya Süper Kupası’nı kazandı. -bir küçük not: Bide bunların ezeli(!) rakibi Flora Talinn var. onlarla çekişiyorlar kendi liglerinde, zira levadia 93 puanla şampiyon olurken Flora 91 puanla ikinci olmuş. Üçüncü takım ise 56 puanda kalmış-
Estonya ekibi Avrupa kupalarında ise 24 maça çıktı. Bu maçlarda 8 galibiyet, 4 beraberlik ve 12 mağlubiyet alan FC Levadia, 18 gol atarken, kendi kalesinde ise 23 gol gördü.
FC Levadia Tallinn, 22. haftası geçilen Estonya Master Ligi’nde 5 maçı eksik olmasına rağmen topladığı 47 puanla averajla lider durumda bulunuyor. Ligde 17 maça çıkan Estonya ekibi, 15 galibiyet ve 2 beraberlik elde etti.
Maçlarını 2000 yılından bu yana 4.750 seyirci kapasiteli Kadriorg Stadyumu’nda oynayan FC Levadia Tallinn’i Estonyalı teknik adam Igor Prins çalıştırıyor.

Galatasaray'a rakip olamayacak bu takımın İstanbul'da bir hayli üzüleceğini kendi evinde de prestij maçına çıkacağını düşünüyor ve umuyorum....

7 Ağustos 2009 Cuma

Fink Attııııııaaaa !

Evet, haftalardır bu anı bekliyordum ve bu yorumu yapan ilk kişi olmak istedim. Yanlış duymadınız an itibariyle Fink attı iyi de attı hem de 2009-2010 sezonunun ilk golünü attı. Gerçi İbrahim Akın'ın cevabı gecikmedi ama... Neyse maçtan sonra yazarız bişeyler.

FC Sion'u tanıyalım..


Sion, İsviçre ekibi adamların 100 yıllık bir tarihi var. Onlar da bu sene bunu kutluoyr ve bu kapsamda UEFA Avrupa Ligi'nde guruplara katılmanın hesaplarını yapıyor. Ancak şunu unutmamaları lazım Fenerbahçe onların kat kat üstünde bir ekip ve işleri hiç kolay sayılmaz..
Önce Sion u anlatayım sizlere..2007 yılında Galatasaray'ın rakibi olduğundan dolayı Sion la oynadığımız her iki maça gitme fırsatım oldu.. Sion, İsviçre nin Fransız kantonunda yer alıyor. Maçlarını şehire yaklaşık 1 buçuk saat mesafedeki Cenevre de Stade de Geneve de oynuyor. 25.000 kapasiteli bu stad, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda İsviçre'yi 2-1 devirdiğmiz maça da ev sahipliği yapmıştı..
Sion takımında önce genel bilgileri daha sonra ise futbolcu kadrosu&istatistik bilgilerini verelim..

Benim gözlemlediğim kadarıyla 2007 senesinde Galatasaray ile oynadığı ilk maçtaki Sion un en büyük artısı kendi yarı alanından çok basit ve çok hızlı bir şekilde çıkıp rakip yarı alanda da ileri uç adamlarını topla bir an önce buluşturabilmeyi başarmasıydı. Bu, takımın kendi içinde üst düzey uyumu ve disiplini sağladığını gösteriyor.. Fakat gel gelelim ki elindeki kadro ve oyun yapısına göz attığımızda, tablo oldukça farklı..Zira defans hattı oldukça zayıf olan İsviçre temsilcisi çok gol yeme özelliğine sahip.Bir de buna ek olarak yaratıcı oyuncuların az olması hemen hemen bütün artılarını yok ediyor benim gözümde Sion un... Ha bir de eklemek istediğim şu husus var.. bu takımın taraftarı da fena sayılmaz maça giderken içinde Galatasaraylıların çoğunlukta bulunduğu bir otobüsle stada yaklaştığımızda elimle 5 -5-5 yaptığımda arkamızdan kovalama cüretini gösterseler de içerde durum çok farklı bizim taraftarımızın eline su dökemezler..sadece bir anektod aktarayım dedim.

Neyse şimdi biraz da istatistiki bilgiler; Sion; bu sene 100. kuruluş yılını kutluyor. Şüphesiz ki bu takımda bir ekstra motivasyon yaratacak zaten yöneticiler bu doğrultuda milli futbolcu Mpenza yı kadrolarına kattı(-Belçika-emile mpenza değil ama bu da iyi bi herif) ve böylece toplmada 18 tane yabancı oyuncuya sahip oldu. Yerli oyuncu sayısı ise sadece 7 . En son 1997 yılında şampiyon olan Sion, geçtiğimiz sezon 10 takımlı ligde 8. olmasına karşın İsviçre Kupası kontenjanından Uefa Avrupa Ligi'ne katılma hakkı kazandı. 2008 de de Avrupa Kupalarına katılamayan Sion, 2007 de ilk turda Ried ile eşleşmiş deplasmandaki ilk maçı 1-1 beraberlikle noktalamış,rövanşta 3-0 lık zaferle ayrılıp Galatasaray ile eşleşmiş,ilk maçı İsviçre de 3-2 alan Sion ikinci maçta temsilcimizce bozguna uğratılmış ve sahadan 5-1 lik hezimetle ayrılmıştı...
Şu sıralar devam eden İsviçre Süper Ligi'nde 4 maçta aldığı 2 galibiyet 2 mağlubiyetle 6.sırada 4.sırada yer alıyor.. Avrupa Kupalarında toplam 69 maç yapan Sion bu maçların 25 inde galibiyet 17 sinde beraberlik ve 27 sinde mağlubiyetle ayrılmış.. Bu maçlarda 109 gol atıp 122 gol yemiş..

Fener in dikkat etmesi gerekn tek nokta ilk maçtaki ilk yarım saatlik dilim. Çünkü alışık olunulmayan bir ortamda hızlı hücum yapan bir takıma karşı ilk yarım saat çok önemli onun haricinde fener in başını ağrıtacak bir durum yok!

-Bu arada not bu takım Galatasaray ile daha önce 3 kez karşılaşmış bunların ikisinde Cimbom birinde Sion çıkmış-

Sivas'a Dişli Rakip


CL'den sürpriz bir şekilde elenen Shakhtar aynı temsilcimiz Sivasspor gibi Avrupa Ligi'nin yolunu tutmuştu.Sivas'ın muhtemel rakipleri arasından gidip Shakhtar'ı bulması otoriteler tarafından en zor kuralar olarak yorumlanırken,ben de Bülent Uygun cezasını buldu diyorum.

Aslında bu eşleşme için fazla söze gerek yok.Shakhtar'ın son yıllardaki yükselişine bakarsak,2005-2008 ve 2009 yıllarında Ukrayna şampiyonu oldular.Geçtiğimiz sene de UEFA.Başlarında kurt hoca Lucescu var.Kaptanları Srna.Elenmeleri herkesi şok etti tabi.Şimdi düşünmüyoruz da değil dandik Rumen takımına kaybeden Sivas'a niye kaybetmesin diye.Çok zor diyorum ben.Sütten ağzı yandı bi kere Shakhtar'ın.Sivas'ı üfleyerek yerler bence.Direk de yiyebilirler.Ama sonuç olarak yerler.Arada bütçe,kalite,sempati,tecrübe ve aklınıza gelebilecek herşeyin farkı var iki takım arasında.Sivas'ın Anderlecht karşısında şansı yok dedikten sonra,Shakhtar karşısında birşey söylememe gerek yok sanırım.

Sivasspor cephesinde hemen yorumlar başladı.Basın sözcüsünün sözlerini aynen aktarıyorum:"Bizim için rakibin hiç bir önemi yoktu. Ama çekebileceğimiz en zor kurayı çektik. Shakhtar tanıdığımız bir takım, çekilen kuradan biz yönetim olarak memnunuz. Geçen yılın UEFA şampiyonu ile eşleşmek gerçekten önemli bir olay. Hocamız bu takımı iyi tanıyor. Tabbi onlarda bizi iyi tanıyor. Mircea Lucescu'nun takımı ile eşleştiğimiz için mutluyuz."

Shakhtar'ı nereden tanıyorlar onu anlamadım.Adamlar bir kere İstanbul'da maç yaptığı için mi?Hele onların Sivas'ı tanıması daha bomba.Bir de tanıdığımız için memnunuz denmiş.Sayın basın sözcüsü sözde tanıdığınız bir UEFA şampiyonuyla mı yoksa tanımadığınız kendi ayarınızda bir ekiple mi eşleşmek isterdiniz?Milleti kandırmaya çalışmayın,bir kere de çıkıp hiç şansımız yok deyin.Hem doğruları söylemiş olursunuz,hem de rakipte olası bir rehavete yol açarsınız.

Son olarak bir sanat olarak futbol'un objektifinden Kadıköy'de oynanan UEFA finalinin birkaç resmi var.Onları paylaşmak istedik.






CHAMPIONS LEAGUE


Şampiyon Ligi'nin Platini'nin "güçsüz takımlar da gelsin" mantığıyla değişen formatını daha yeni çözmüştük ki playoff kuraları çekildi.20 takım vardı kurada,onlar da şampiyon olanlar-olamayanlar diye 2ye ayrılıp kendi aralarında çekiştiler.Ortaya çıkan kuralar ise bir hayli ilginç :

Şampiyon olanlar:
Sheriff (Moldova)-Olimpiakos (Yunanistan)

Salzburg (Avusturya) - Maccabi Haifa (İsrail)

Ventspils (Letonya) - Zürih (İsviçre)

Kobenhavn (Danimarka) - APOEL (Kıbrıs Rum Kesimi)

Levski Sofya (Bulgaristan) - Debreceni (Macaristan)

Şampiyon olmayanlar:
Lyon (Fransa) - Anderlecht (Belçika)

Celtic (İskoçya) - Arsenal (İngiltere)

Timisoara (Romanya) - Stuttgart (Almanya)

Sporting Lizbon (Portekiz) - Fiorentina (İtalya)

Panathinaikos (Yunanistan) - Atletico Madrid (İspanya)


Platini'nin planı işe yarayacak gibi.Kabaca tahmin edersek, Anderlecht,Celtic,Fiorentina,Panathinaikos gibi Avrupa tecrübeleri ve kaliteleri olan ekipler belki de CL'de yer alamayacakken Salzburg,Zurich,APOEL,Debrecen gibi zayıf olarak nitelendirebiliceğimiz takımlarda bu büyük Avrupa arenasında yer bulabilir.Bu durum temsilcimiz Beşiktaş'a çok yarayacak gibi.Zaten en başta kıyak geçti bu sistem Kartal'a direk gruplara soktuğu gibi 4.torbadan 3'e de uçurdu.Bu gidişle 4. torbadaki rakiplerden 1 yada 2 tanesi sorun teşkil edebilir Beşiktaş'a.Şimdi olası bir kaç gruptan söz etmek istiyorum,Beşiktaş'ın şansı nolur diye.

1den Manchester United,2den Real Madrid,4tense mesela Debreceni gelse, bu ilk başta korkutucu bir grup gibi gözükebilir.Ama etraflıca düşününce Avrupa Ligi garanti.Tabi Debreceni'yi 2 maçta da yenmek lazım,diğer iki devden de İnönü'de koparılacak bir beraberlikle 7 puanla Avrupa Ligi'ne gidebilir Beşiktaş.İnönü'ye giden bizlere de CR9 gibi adamları yakından görme fırsatı olur,iyi de olur.Tabi bu çok fantastik bir durum olur.

Yada 1den Milan,2den AZ Alkmaar,4den ise APOEL falan gelse,ben açıkça düşünürümki Beşiktaş'ın 1. olma şansı bile olabilir bu grupta.Milan'ın hali ortada,diğer devlere bakınca iştah açıyor resmen.Alkmaar da dişimize göre bir rakip.Tabi bu senaryoların hepsinde 4. torbadan geleni silip süpürüyoruz ama dediğim gibi senaryo zaten bunlar.

Şimdi bunları okuyunca herşey ne güzel dediniz belki ama bir olası grup türü daha varki o da kök söktürür Beşiktaş'a.1den Milan hariç biri,2den Madrid,Lyon,Inter'den biri (Lyonla Arsenal'in playoffta kazanması lazım),4den de en dişli rakip olarak gözüken Wolfsburg gelirse vay Beşiktaş'ın haline.Ama bu kadar da bedevi şansı olmamalı yani.İyisi mi Demirören Brezilyalı Slovak demesin bütün heyeti kuradan önce bir Türk hamamına götürsün.

Daha nice ihtimaller çıkar ya,şimdilik bu kadar yeter.Ama görebileceğiniz gibi biraz şansla gruptan da çıkabilir Beşiktaş.Ama bana sorarsanız çıkmasın,çıktığıyla kalıp ilk turda elenmektense 3. olup Avrupa Ligi'ne gitsinler orada iddiaları sürer gene.En hayırlısı bu olur bana sorarsanız hem para alıp hem de Avrupa'da devam ederler yollarına.

Tekrar kuralar dönersek,Arsenal-Celtic eşleşmesi hemen göze çarpıyor.Platini'nin planı eğer lige olan ilgiyi daha erkenden başlatmaksa bunu başardı diyebiliriz.Ama UEFA'da belki de gruplara kalamayacak takımların Avrupa'nın en büyük futbol arenasında göstermesi ne kadar sağlıklı bir plan bilemiyorum,her ne kadar Beşiktaş'a ve bundan sonraki temsilcilerimize yarasa da.

-Her ne kadar benim konum olmasa da Trabzon'un şansına,Sivas'ın ise şanssızlığına da dokundurarak bitiriyorum yazıyı.-

Uefa Avrupa Ligi'nde eşleşmeler belli oldu...

4 temsilci ile yola çıktığımız Uefa Avrupa Ligi'nde kuralar çekildi. Buna göre;
Galatasaray, Estonya şampiyonu Levadia Tallinn ile Fenerbahçe, İsviçre temsilcisi Sion'la, Trabzonspor Fransız Toulouse'la, Sivasspor ise son UEFA Kupası Şampiyonu Shakthar Donetsk ile eşleşti. Aslına bakarsanız, Sivasspor dışında takımlarımız oldukça iyi kuralar çektiğini söyleyebiliriz. Zira Shakthar dışındaki diğer takımlarımın ne Avrupa Kupalarında ne de kendi liglerinde(gerçi Levadia şampiyon ama Estonya Ligi yani..) başarı elde edemeyen takımlar.. İlk maçlar 26 Ağustos ikinci maçlar ikinci maçlar 2Eylül de oynanacak...
Galatasaray ve Trabzonspor ilk maçlarını kendi evlerinde pynarken Fenerbahçe ve Sivasspor ilk maçları deplasmanda oynayacaklar.. Bana kalırsa Galatasaray Fenerbahçe ve Trabzon bulundukları torbalardaki en kolay rakiplerini çektiler. Özellikle Trabzon PSV,Partizan,Lazio,Basel in de bulunduğu seribaşları arasından Toulouse u çekerek önemli bir şans yakaladı..Takımların tek tek araştırmaları az sonra blogumuzda olacak...

6 Ağustos 2009 Perşembe

Fransa'da Tablo Değişti

France Ligue 1'in 20 ekibini temsilen toplam 409 futbolcu, yönetici ve antrenörün yaptığı oylama Olympique de Marseille'in ligi açık ara zirvede bitereceğini gösteriyor. Tabi bu bir varsayımdan öte gitmez ancak görünen o ki Marseille yaptığı transferlerle güven tazelemiş durumda.

Ayrıca ilginç bir not; ligdeki 20 teknik direktörün katıldığı oylamada, 18 ekip Marseille derken, Bordeaux ve Olympique Lyonnais liderleri şampiyon biz olacağız dediler.

İşte sonuçlar:

No Man's Land(Tarafsız Bölge)

2001 yapımı bir film.Bosna Savaşı'nı anlatan en güzel filmlerden biri.İki cephe arasında geçen film,savaşın insanlara neler yaptırdığını ve neler yaptığını gösteren çok iyi bir film.Bir de Bosnakça ve Sırpça'nın kulağa hoş gelen tonu(en azından bana göre)filmi daha güzel kılıyor.Keyifli bir iki saat geçirmek isteyenlere tavsiye edilir.

Son Transfer Dedikoduları

İspanyol basınına göre Chelsea, Kun Agüero için Atletico Madrid'in kapısını müthiş bir teklifle çalmaya hazırlanıyor. Agüero için hazırlanan paket ise kolay geri çevrilebilecek türden değil : 45 Milyon Avro + Deco.

Agüero'nun olası satışında ise At. Madrid'in planı, yeni transferlerle rotasyonda alt sıralara düşen Gonzalo Higuain. Yine Real Madrid'den Fernando Gago'nun da At. Madrid yolunda olduğu yazıldı. Fernando Gago'nun da Diarra(2), Xabi, (kalırsa) Snejder ve Guti'nin arkasında bir hayli oturacağı aşikar.



Anlaşılan savunmaya yapılan Kolo Toure takviyesi Mark Hughes'i tatmin etmemiş olacak ki Joleon Lescott için Everton'a yeni bir teklif önerilmiş. Transfer gerçekleşirse katkı sağlayacağı şüphesiz, ancak Lescott için 22 Milyon Pound? Düşündürücü.

Battaglia'yı izleyen Lazio bu hedeften biraz uzaklaşmış gibi gözüküyor. Coriere Dello Sport ise Battaglia'nın alternatifini açıkladı: Kleberson. Bir dönem Beşiktaş forması da giyen milli oyuncunun peşinde Sampdoria'nın da olduğu biliniyor.

Kulübünün Arsenal'den gelen teklifi reddetmesiyle hayal kırıklığına uğrayan Chamakh L'Equipe'e konuştu:" Kızgınım ve bu durumdan iğreniyorum". Bunları duyan Bordeaux yönetiminin, Arsene Wenger'in de:" Sağlık olsun, bi kaç aya kontratı bitiyor, o zaman alırız" a çıkan konuşmasından sonra strateji değiştirip düşük bir bonservis bedeline de olsa bu oyuncusunu elinden çıkaracağı söyleniyor.

Ortega ve Milli Takım

Diego Maradona yine bir çılgınlık yaptı ve dünya kupası elemelerinde karşılaşacakları Brezilya maçının aday kadrosuna Ariel Ortega'yı çağıracağını açıkladı.Herhangi bir isim benzerliği değil,bildiğimiz Ortega'yı çağıracak.

Avrupa yılları hep sıkıntılı geçen,ama hem milli takım hem de kendi topraklarında gösterdiği performansla hep göz önünde olan Ortega'nın kariyeri,Avrupa'yı son ziyareti olan Fenerbahçe'den sonra hep bir düşüş içerisindeydi.Türkiye macerasından sonra Arjantin Ligi'nde Newell's Old Boys takımıyla yine ortalama bir oyun sergilemesine rağmen;ismi futbolundan çok uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ile anıldı.En sonunda ilk klubü River Plate'e döndü.

Adını uzun süredir duymuyorduk.Sağolsun Maradona hatırlattı bize.Ama şöyle de bir durum var.Arjantin grupta 4. sırada yani son katılan ve durumu son derece kritik.Ekvador ve Uruguay ile 4.lük için mücadele ediyor.Bu jest böyle bir maçta değil de herhangi bir hazırlık maçında yapılsa daha iyi olurdu.Ortega eski günlerini aratıyor ve onun yerine daha faydalı bir futbolcu seçmek daha akıllıca olur diye düşünüyor insan.

Daha bu tercih kesinleşmiş değil.Belki de Maradona bu açıklama ile bizi kandırıyor.Ama bu seçim gerçekleşir ise gerçekten çok saçma olur.

Not:Grupta 5. olan play-off oynuyor.

Pirlo Evinde Mutlu

Haftalardır yazılıp çizildi Pirlo Londra yolunda diye.Chelsea ilk olarak 8 milyon avro önermiş ama Milan bu parayı çok az bulmuştu.Sonra Chelsea fiyat yükseltti falan ve medyada Milan ile Chelsea'nin anlaştığı hatta biraz da abartılıp bu pazar günü oynanacak olan Community Shield Kupası'nda bile oynayabileceği yazıldı.Bu gelişmeler üzerine büyük başkan Berlusconi,nam-ı diyar "harem ağası" olaylara el attı ve yaptığı basın açıklaması ile Pirlo'nun kariyerinin sonuna dek Milan'da oynayacağını belirtti.Daha sonra Pirlo da bir açıklama yaparak burada mutlu olduğunu söylemiş.
Eğer bu transfer gerçeklesse idi;Milan'ın hali yaman olurdu.Hazırlık maçlarında berbat sonuçlar alan ve bugüne kadar kadrosuna doğru düzgün(Huntelaar)takviye yapamayan Milan'ı ilk 6'nın içinde bile göremeyebilirdik.Neyse ki bu durumu öngören çapkın başkan çok doğru bir hamle ile bu transferi engelledi.Belki şimdi kendilerinden beklenmeyen şeyleri yapabilirler.

Şampiyonlar Ligi'nin değişen formatı hakkında...


2009-2010 sezonu Şampiyonlar Ligi formatı geçen sene bildirildiği üzere ufak tefek değişikliklere uğradı. Şimdi bu formattan biraz bahsedip yarın yapılacak kura çekiminde hangi takımın hangi takımla eşeleşme ihtimalinin olduğuna göz atacağız.
Şimdi, geçtiğimiz dönemlerde bilindiği üzere 3 ön eleme olur ve her ön eleme çift ayaklı eleme usülü şeklinde gerçekleşirdi. 3.ön eleme turunun sonucunda kalan 22 takım,doğrudan katılan 10 takımla birleşip Şampiyonlar Ligi gruplarını oluştururdu..

Bu sene ise değişen formata göre, Şampiyonlar Ligi'ne direkt olarak katılan yine 22 takım var...


Diğer 10 takımın belirlenmesi için ise şöyle bir durum söz konusu, 2.ön eleme turundan gelen takımlara ek olarak kendi liglerinde şampiyon olup ülke puanı yüzünden 2 tane ön eleme oynaması gereken takımlar Slavia Prag(Çek Cum.)-Olympiakos(Yun)-FC Zürich(İsviçre) ayrı bir grubu oluşturuyor. Bu grup kendi içinde puanı yüksek olanlardan en düşük olanına kadar sıralanıyor.Ve sonuç olarak 10 takımlı bu sıralamada 5 ekip seri başı 5 ekip ise 2.torbadan kura çekimine katılıyor..Ve bunun sonucunda ortaya çıkan tablo şu şekilde..
Seribaşı takımlar: Olympiakos-FC Kophenag-PFC Levski Sofia-Maccabi Haifa ve FC Zürich
Seribaşı olmayanlar:Redbull Salzburg-APOEL-FK Ventspils-Debreceni-Sheriff Tiraspol

İşte bu takımlar yukarıda da bahsettiğim gibi UEFA 'nın bu sene aldığı karar üzerine kendi ülkelerinde şampiyon oldukları için böyle ayrı bir muamele ile Şampiyonlar Ligi gruplarına katılma fırsatını elde ettiler. Hemen bir örnek vermek istiyorum eğer Beşiktaş'ta şampiyon olup ülke puanı yetmediği için ön eleme oynaması gerkeseydi hem yukarıda gördüğünüz takımlardan biriyle oynayacaktı hem de doğal olarak orada seribaşı gözükecekti...

Şimdi bir de diğer tarafa bakalım..UEFA'nın bu sene ayırdığı kendi liglerinde Şampiyon olamayan takımlar... İşte bu 10 takım (Anderlecht-Sivasspor-Panathinaikos-Poli Aek Timişoara-Shakthar Donetsk-Sporting Lizbon-Twente-Celtic-Dinamo Moskova-Sparta Prag) kendi arasında yaptığı maçlar sonucu kalan 5 takım(Anderlecht-Panathinaikos-Poli Aek Timişoara-Sporting-Celtic) , Şampiyon olamamalarına rağmen ülke puanı dolayısıyla tek ön eleme oynamaya hak kaznan takımlarla mücadele edecekler.. Bu takımlar ise biraz kalburüstü takımlar..Arsenal-Fiorentina-Atletico Madrid-Stuttgart-Olympique Lyon!
Bunlar da sıralandığında ortaya çıkan tablo şöyle:

Seribaşı takımlar: Arsenal-Lyon-Sporting Lisbon-Panathinaikos-Stuttgart
Seribaşı olmayan:Fiorentina-Atletico Madrid-Celtic-Anderlecht-Timişoara

Şampiyonlar ligine katılacak 5 takım ŞAMPİYONLAR statüsünden 5 takım ise ŞAMPİYON OLAMAYANLAR statüsünden katılacaklar...
Biraz karışık işler.. Ama bir sentez yaptığımızda geçen seneye göre Şampiyonlar Ligi'nde gruplara adı Avrupa Arenasında çok duyulmayan takımların katılmasının dha olası olduğunu söylemek yalan olmaz..
Bir de geçen seneyle karşılaştırdığımızda Şampiyon statüsündeki takımlar eğer geçen sene düzenine göre katılmış olsalardı, Olympiakos ve FC Kophenag harici bütün takımlar seribaşı olamayacaklardı.. Aynı şekilde Şampiyon Olamayanlar ststüsündeki takımlar için baktığımızda ise Poli Aek Timişoara dışındaki tüm takımların geçen seneki formata göre seribaşı olabildiklerini görüyoruz.. Bu konuda Şampiyonlara kıyak geçeyim diye Uefa nın çuvalladığını söylesek yanlış olmaz heralde..PSV,Benfica,Galatasaray,Fenerbahçe,Schalke,Roma gibi takımların sahne almadığı bu arenada Ventspils,Poli Aek Timişoara,Debreceni gibi takımların Şampiyonlar Ligi'ne katılabilme ihtimallerinin bulunması bunun en büyük kanıtı olsa gerek...